Nereye Gidiyoruz?

Hastalıklı, sakat, uğursuz ve rastgele bir yaşam sürüyoruz ulus olarak. Azmi ve kararlılığıyla dünya ile savaşmış muzaffer milletimiz, kendi nefsine ve iradesine esir olur hale gelmiş.

Uluslar arsı siyaset tartışmalarında gözlemliyorum bazen; "Türkiye dünya lideri olacak" diyorlar.


Yalan,külliyen yalan, insanlarımız bu bilinçle devam ettiği sürece vallahi yalan billahi yalan...
Kaliforniyalı'lar 3 saniyede 100km hıza ulaşabilen ve 1000 beygir gücünde elektrikli araba üretmiş.

Elinizde tuttuğunuz telefonlar Kore, Amerika, Finlandiya menşeili.
Şuan bu yazıyı okuduğunuz ekran büyük çoğunlukla Çin'de üretiliyor.
İsrail hiç bir devlete muhtaç kalmadan kendi kendini idame gücüne sahip.
Dünyadaki ekseriyet gösteren bütün silahlar ya ABD ya Rusya yada İsrail üretimi.
Toyota ve İntel hiçbir kablo kullanmadan ve hiçbir temas sağlamadan elektrik iletimini sağladı.
Amerikalılar Bir nesneyi kopyalayabilen üç boyutlu yazıcı üretti.
Uzayda yaşadılar, canlı bir koyunu kopyaladılar, atomu parçaladılar vs. vs.
Ve daha bugün Koreliler, Hidrojen bombası denediklerini ve başarılı olduklarınıı açıkladılar.
Adamlar evimize girdi, cebimize girdi, hayatımıza girdi.

Bu adamlar bu işlerle ilgileniyorken bizimkiler nerede?
Şahsen ben neredeyim? Siz neredesiniz?  Türk gençliği nerede? Üniversitelerimiz nerede?
Biz Müslim/gayrimüslim kavgası yaparken,
Biz Fenerbahçe/Galatasaray maçını düşünürken
Biz APartisi/BPartisi olarak savaşırken,
Biz Facebook'ta, Twitter'da, İnstagram'da dolaşırken,
Biz daha çanak anten bile kuramıyorken,
Adamlar kendi sistemlerini kurdular. Ve şimdi herkese meydan okuyorlar.

Mark  Zuckerberk Facebook'u 20 yaşında kuruyor ve bunu 1.250.000.000 (1,25 milyar
) kişi kullanıyorken, biz "bir milyar iki yüz elli milyon" rakamının sayısal yazılışını okumaya üşeniyor ve parantez içini okuyoruz. Çünkü;İlkokulda, iki kabloyu bir pilin kıçına dokundurarak ışıklandırılan ampulü icat diye öğreten okullarda yetişen biz, pilin ne olduğunu, ampulün ne olduğunu ve bunların nasıl üretildiğini belkide 20'li yaşlardan sonra öğreniyoruz. Yani küçük bir klişeyle "balık tutmayı değil, balık yemeği" öğreniyoruz.

Kolaya kaçıyoruz...
Çünkü bilinçaltımızdaki Ali, hep ata bakıyor...
Bakmaya ve izlemeye koşullanmışız...
Onlar yapıyor biz bakıyoruz...
Sadece bakıyoruz...
Kendimizi kandırıyoruz...

Yandaki caps durumu özetlliyor sanırım...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder